SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD ÖZEL
Abdülillah Sarıtaş, 15 Temmuz gecesi İstanbul’da askerliği yapan henüz 19 günlük bir erdi. Boğaziçi Köprüsü davasında yargılandı ve darbeye yardım ve yataklık yaptığı iddiasıyla 17,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
21 yaşına kadar Erzurum’un Tekman ilçesine bağlı Kırıkhan köyünde çobanlık yapan ve o güne kadar köyünden dışarı adım atmayan Abdülillah Sarıtaş, vatani görevini yapmak için çobanlığı bıraktı. Bir hafta sonra da acemi birliği için İstanbul’a gönderildi. Bir daha köyüne dönemeyen Sarıtaş, 6 yıldır Silivri Cezaevinde tutuklu.
Halen Erzurum’da ikamet eden annesi, babası ve 6 kardeşi yaşadıklarını “Çocuğumuzu vatani görevini yapsın diye askere gönderdik, düştüğümüz duruma bak. Keşke göndermeseydik.” diye değerlendiriyor.
“KİMSENİN MALINA CANINA ZARAR VERMEDİĞİM MAHKEME KARARINDA VAR”
HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’na mektup göndererek maruz kaldığı adaletsizliği anlatan ve sesinin duyurulmasını isteyen Sarıtaş, “Ben terörist değilim. Herhangi bir örgüt üyeliğim olmadığı gibi kimsenin malına, canına zarar vermediğim mahkeme kararıyla da ortada olmasına rağmen darbeye yardım ettiğim gerekesiyle tam 17,5 yıl hapse mahkum edildim. Ben bir çobanım ve size samimiyetimle söylüyorum koyunlarımı çok özledim. ” dedi.
“O GECE ANLATMAKTA DAHİ ZORLANDIĞIM ŞEYLER YAŞANDI”
Mektubuna duruşma tutanaklarını da ekleyen Abdullah Sarıtaş, “O gece anlatmakta dahi zorlandığım şeyler yaşandı. Peki o kadar dile getirilmeyen, ortaya çıkmayı bekleyen gerçek varken neden ben ve benim gibi vatani görevini yapmaya gelmiş bunca vatan evladı yaşadı bunları? Adaletsiz bir memlekette güçlünün üstünlüğü var, gücü olan ne kadar suçlu olursa olsun yargılanmıyor. Ama benim gibi garibansan adaletsizliği iliklerine kadar hissederek yaşıyorsun ” diye yazdı.
Sarıtaş’ın mektubunun tamamı:
Sayın vekilim, sizleri saygıyla selamlıyorum. Ben Abdullah ve altı yılı aşkın bir süredir cezaevinde bulunan bir erim. Boğaziçi Köprüsü’ne götürüldüğüm o gece bugün dahi anlatmakta zorlandığım şeyler yaşandı.
Ben Erzurum’da doğup büyüdüm ve askere gidene kadar köyümden dışarı çıkmadım. Ben bir çobanım ve size samimiyetimle söylüyorum koyunlarımı çok özledim.
Özgürlüğümü, köyümü Erzurum dağlarını çok özledim. Ana babam görüşlerime gelemiyor, yüzleri bile silindi hafızamdan. Haftada bir kere on dakika seslerini duyabiliyorum sadece. Cinsel suçlulara, katillere görüntülü konuşma hakkı tanınıyorken ben terör suçlusu olduğum gerekçesiyle bu haktan yararlanamıyorum.
Ben terörist değilim. Herhangi bir örgüt üyeliğim olmadığı gibi kimsenin malına, canına zarar vermediğim mahkeme kararıyla da ortada olmasına rağmen darbeye yardım ettiğim gerekesiyle tam 17,5 yıl hapse mahkum edildim.
Normal bir hukuk devletinde kişi savunmasını mahkemede yapar, taleplerini yargı yoluyla dile getirir değil mi? Anayasa ve kanunlar bunun için yok mu? Ama bu ülkede adalet yoksa sesini başka bir şekilde duyurmak için çırpınıp durursun. Size bu mektubu yazmamdaki sebep budur. Benim var olduğumu hatırlamanız ve hatırlatmanız… Sessizin sesi olmanızdır.
Sayın vekilim, dört gün aç susuz nezarette tutuldum. Fiziksel şiddete maruz kaldım. Her türlü hakkım elimden alındı. Bu haksız hukuksuz ve adaletsiz süreç mahkemede de devam etti. Benzerini mahkeme salonunda da yaşadım. Ben ve benim gibi erlerin ailelerine saldırıldı. Avukatlarımız salonlarda rehin kaldı. Ailemin maddi manevi sıkıntılarından söz etmiyorum bile…
Peki o kadar dile getirilmeyen ortaya çıkmayı bekleyen gerçek varken neden ben ve benim gibi vatani görevini yapmaya gelmiş bunca vatan evladı yaşadı bunları?
Adaletsiz bir memlekette güçlünün üstünlüğü var, gücü olan ne kadar suçlu olursa olsun yargılanmıyor. Ama benim gibi garibansan adaletsizliği iliklerine kadar hissederek yaşıyorsun. Umut etmek bile gelmiyor artık içimden.
Son olarak sesimi duymanızı ve duyurmanızı istiyorum.”
Saygılarımla.
Er Abdülillah Sarıtaş