FUAT KARAZEYBEK | BOLD ANALİZ
Geçen hafta insanlık tarihi için oldukça küçük ama bazılarımız için büyük, Almanların tabiriyle “Zeitwende” yani bir kırılma noktasına şahitlik etme fırsatımız oldu. Kırılma noktası diyorum, zira içinde kaynayan aktivizmi nasıl yorumlayacağını uzun uzun düşünen insanların basit bir insan hakları yürüyüşü gerçekleştirirken, haklı oldukları konularda ses yükselterek kendilerini de artık ikna etmeyi başardığını gördük.
Peaceful Actions Platformu’nun organize ettiği Strasbourg Avrupa Bulvarı’ndaki yürüyüşü takip ettiyseniz niteliğin nicelikten üstün olduğunu, -mağdur edilen milyonların bir gölgesi de olsa- bu değerli kalabalığın artık kendi göbeğini kesecek hale, yani ele gelir kıvama ulaştığını fark etmiş olmalısınız.
AİHM ve Avrupa Konseyi gibi kuruluşlar için kerameti kendinden menkul zombiler denebilir. Katılıyorum. İddialarının ve deklarasyonlarının çok aksi icraatları artık su götürmez bu kuruluşların önünde yürümek, yöneticilerine görevlerini hatırlatan mektuplar vermek kısa vadede bir sonuç getirmeyebilir. Buna da katılıyorum. Ancak sonuç olarak bu eylemin en kesin ve net sonucunun, kararlı, zinde fakat metod arayan bir kitleye bilinç kazandırdığıdır. Bu ayrıca, dünyanın dört bir yanındaki meydanlarda ufak ufak, biraz da utangaç başlayan aktivitelerin artık kitleselleşmeye başladığını da gösteriyor. 300-500 hatta 800 kilometre uzaktan kalkıp ailesiyle birlikte, üstelik hafta içi iş gününde Strasbourg’a gelen insanlar çok şey anlatıyor. Frankfurt yayıncılık fuarında tutuklu gazeteciler için yapılan toplam 13 kişinin katıldığı basın açıklamasına şahitlik etmiş biri olarak yazıyorum bunu.
Gandi’nin meşhur tuz yürüyüşünün 78 kişiyle başladığını göz önünde bulundurursak önümüzdeki dönemde kitlesel eylemlerin kalabalık toplamaktan ziyade bir ruh inşa etmeye yaradığını ve çarpan etkisini konuşuyor olacağız. Gördüğüm kadarıyla zaten bu yürüyüş, Avrupalı tuzu kuru beyazlara görevlerini hatırlatmak için yapılmadı. Bu yürüyüş, hani Türkiye’de meşhur “yeniden yapılanma operasyonları” iddianamelerine yazılan “manevi destek vermek suretiyle moralleri üst düzeyde tutmaya çalışmak” suçu (!) var ya, işte onun kitlesel yolla işlenmesiydi. Suçsa suç… Yıllardır içeride tutulan gazetecilere, hukukçulara, esnaflara, ev hanımlarına, hamile kadınlara, bebekli annelere, öğretmenlere, akademisyenlere veya toplumdan soyutlanıp “ağaç kökü ye” denen kendi halindeki sıradan insanlara moral veriyorsa bu gösteriler, harcanan emekler de helal hoş olsun. Tabii ki lağım borularından yayın yapan besleme medya organlarının bu tarz etkinlikleri uzun uzun haber yapmaları iyi bir gelişme. Cezaevlerinde çok çok izlenebiliyor sayelerinde.
Başta ifade ettiğim “ele gelir kıvama ulaşmak” cümlesini biraz açacak olursam… Biliyorsunuz yurtdışına çıkabilmiş olanlara Türkiye’dekilerin ara ara sitemleri olur. “Bizim haklarımız için özgür dünyada nasıl bir mücadele yürütüyorsunuz” derler. Haklılar. Hem de yerden göğe kadar. İnsanın lokmalarını boğazına dizen, yaşama arzusunu söndüren Türkiye’deki mağduriyetler -eylemde de gördüğüm kadarıyla- aslında herkesin ortak gündemi. Ama hem milyonlarca kilometre karelik Avrupa’ya gelişigüzel serpiştirilmiş olmak, hem de yasal engeller (oturum sorunları, yerleşme çabası vs) şu ana dek toplu ve kalabalık organizasyonlara çok müsaade etmemiş. Buna bir de protesto kültürüne yabancılığı eklemelisiniz. Ancak görünen o ki bütün bu engeller artık geride kalmaya başlamış.
Ortadoğu böyle bir coğrafya… Herkes kendi mahallesi için ses çıkardığı, yeni gelen mağdura da önce kimlik kontrolü yaptığı için (tek tük istisnalar hariç) bu tip kitlesel buluşmaları yapabilmek için 6-7 yıl insan biriktirmek gerekiyormuş.
Türkiye kökenli yeni dünyalılar, haklı olmanın verdiği gücü yerinde ve doğru kullanır, makul dünyalılar nezdinde itibarlarını yükseltip söz sahibi olurlarsa, kısaca alemin diğer figürleriyle aynı göz hizasında konuşup aynı masaya oturdukları medeni bir atmosfer inşa edebilirlerse yaptırım güçleri de olur. Ortadoğu kültürü, haklı olmanın yanı sıra güçlü olmayı da şart kılıyorsa hakları yenen kalabalıklar, bu gücü hızla kazanmak mecburiyetinde.
Daha büyük ve ses getiren organizasyonlar göreceğiz.