Erdoğan’ın Bekir Bozdağ’a ilk talimatı, “Menzil ve Hakyol’un yargıdaki etkisini kır” mı oldu? Erdoğan her dediğini kabul etmeyen ve tam kontrolü altında olmayan yapılara tahammül edebilir mi? AKP’de kimlerin koltuğu sallantıda?
BOLD ANALİZ- Cumhuriyet Gazetesi bugün Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı’na getirilmesiyle ilgili AKP kulislerinden ilginç bir iddiayı gündeme getirdi.
Selda Güneysu imzalı haberde, Erdoğan’ın Bekir Bozdağ’a verdiği ilk talimatın yargı içindeki Menzil ve Hakyolcuların etkisinin kırılması olduğu belirtildi.
Ankara kulislerinde 15 Temmuz sonrası ihraç edilen hakim ve savcıların yerine, Hakyol ve Menzil’in başını çektiği tarikat ve cemaat mensubu hakim ve savcıların doldurulduğu iddiası konuşuluyordu.
Sadece yargıda değil, emniyet, istihbarat, TSK ve diğer tüm devlet kurumlarında söz konusu tarikat ve cemaatlerin güçlerini artırdığı ileri sürülüyor. İddiaların gerçekliğini tartışmaya açmak lüzumsuz.
Bu noktada asıl önemli olan, Erdoğan’ın tarikat ve cemaat mensuplarının devlet kademelerinde güçlenmelerinden rahatsız olup olmadığı hususu.
Gerçekten de Erdoğan Menzil’in, Hakyol’un ve diğer dini yapıların devlette güçlenmesinden rahatsız mıdır?
Bekir Bozdağ’a ilk talimatı, “Menzil ve Hakyol’un yargıdaki etkisini kır” mı olmuştur?
Söz konusu sorulara cevap vermeden önce, diktatörlüğün devlet yönetimi psikolojisine bakalım.
Evet, diktatörler devleti yönetirken özgür medyaya, denetleme mekanizmalarına ve en küçük bir muhalefete dahi tahammül edemedikleri gibi, aynı görüşte bile olsalar farklı sistemi olan yapılara da rıza göstermezler.
Çünkü bilhassa dini olan bu yapıların kendi tekerlerine çomak sokacaklarından endişe ederler.
İslam tarihinde tarikat ve cemaatlere, alimlere, şeyhlere yapılan baskıların temelinde bu endişe ve vehim vardır. İlmin ve hakikatin izzetini muhafaza etmek için bir an bile canını verebilen alimlerin sayısı hiç de az değildir.
Erdoğan, tarikat ve cemaatlere yol veriyormuş gibi gözükse de aslında en başından beri kendi kontrolünde olmayan yapılardan hiç hazzetmedi. Yer yer çok sert reaksiyonlar gösterdi.
Süleyman Efendi’nin talebelerinin Kasımpaşa’daki Kuran kursu binasını mahkeme kararına rağmen yıktırdı. Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov’un davetlisi olarak bu ülkeye ziyaret hazırlığı yapan İsmailağa Cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nu, Metin Külünk’ü göndererek evinde tehdit ettirdi.
Bu da yetmedi, Mahmut Efendi’nin Çavuşbaşı’ndaki ikametgahının yanına yapılan Kuran Kursu’nu ve misafirhaneyi yıktırdı.
Enes Kara’nın intiharından sonra başlatılan “Tarikat ve cemaatler kapatılsın. Mallarına el konulsun” kampanyasına dair tek laf etmedi.
Bahçeli bile konuştu, Erdoğan kampanyayı keyifle ve sessizce izlemeyi tercih etti. Çünkü bu yapıların tamamının kontrolü altına alınması çok uzun zamandır hedeflediği bir projesi idi.
TÜRGEV ve TÜGVA’yı kurup, devleti çocuklarının yönettiği bu yapılara peşkeş çekmesinin temel nedeni de yine tarikat ve cemaatlerin etki gücünü kırmaktı. Sadece siyasi değil, aynı zamanda dini, manevi bir lider olarak da kabul edilmek istiyordu zira.
Bir bürokratın kendisinden çok, şeyhini sevmesi, en tahammül edemediği durumlardan biri idi. Hatta Akif Beki gibi bazı isimler Menzil için “METÖ” tanımını dahi yaptı. Listeyi ve örnekleri epey uzatmak mümkün.
Gelelim “Erdoğan’ın Bekir Bozdağ’a ilk talimatı, “Menzil ve Hakyol’un yargıdaki etkisini kır” mı olmuştur?” sorusunun cevabına.
Mümkündür. Hatta bu talimata en uygun isim de Bekir Bozdağ’dır. Gülen Hareketi’ne dair “Paralel Yapı” suçlamaları yapıldığı ilk günlerde Bozdağ, “Devlet şerik kabul etmez” çıkışını yapmıştı.
Ahmet Hakan bile “Devlet, Allah değildir Bekir Bey” şeklinde yazı kaleme almıştı.
En başta devlet şerik kabul eder, etmelidir. O şerikler yani ortaklar da o devleti oluşturan tüm vatandaşlardır. Devletin şerik kabul etmediği sistemlere diktatörlük denir.
Şu an Türkiye’de olduğu gibi…
Bozdağ’a böyle bir talimat vermiş midir, ayrı bir konu. Ancak Erdoğan’ın her dediğini anında kabul etmeyen ve tam kontrolü altında olmayan yapılara tahammülü yok. Olayın bu kısmı net bir hakikat…
KİMLER GİDECEK
Bu arada bir başka konu da Bozdağ’ın Adalet Bakanı koltuğuna oturmasından sonra başka hangi bakanların değişeceği tartışması.
Erdoğan’ın seçime doğru daha çok tansiyonu artıracağı muhakkak. Gazeteci Fehmi Koru’nun “Yaşanacaklara yürekler dayanamayabilir.” demesi boşuna değil.
Kamuoyunu etkileyebileceği, kullanabileceği geçmiş yıllara ait tüm arşivleri, seçim yaklaştıkça kullanacak, kendisine karşı olan tüm kesimlerin birlik olmasını önleyecektir.
17/25 Aralık’tan sonra Erdoğan’ın en kirli işlerini Efkan Ala ile Bekir Bozdağ kapatmıştı. Ala’nın tekrar bakanlık koltuğuna oturduğunu görmek sürpriz olmaz.
Türkiye’nin dışişlerinde yaptığı zikzaklarda, kavgalı görüntüsünde Mevlüt Çavuşoğlu hep bakan koltuğundaydı. Dışişlerinde çatışmacı ortamdan tekrar uzlaştırıcı bir yapıya geçilmiş gözüküyor. Bu nedenle Çavuşoğlu’nun da koltuğu gidebilir.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de “görevden alınacağı” konuşuluyor.