Almanya Federal Göç ve Mülteci Dairesi, Almanya’da yaşayan Müslümanlarla ilgili ilginç bir çalışma gerçekleştirdi. Müslümanların yaşamının incelendiği çalışma, dinin günlük yaşam üzerindeki etkisini ve İslam’ın entegrasyona neden engel olmadığını açıklıyor.
BOLD – Almanya Federal Göç ve Mülteci Dairesi’nden (BAMF) Sosyolog Katrin Pfündel ve Ekonomist Dr. Kerstin Tanis Almanya’da yaşayan Müslüman nüfusu araştırdı. Haber portalı DTJ’de yayınlanan röportajda Pfündel ve Tanis araştırmaya dair merak edilen soruları yanıtladı.
MÜSLÜMAN NÜFUSTA BÜYÜK ARTIŞ
Almanya’da 5,3 – 5,6 milyon arasında Müslüman yaşıdığıı belirten Pfündel, “Yakın ve Orta Doğu’daki Müslüman ülkelerden artan göçler sonrası bu sayının 2015’ten bu yana yaklaşık 1 milyon arttığını söyledi.
Bu sayının Almanya’da toplam nüfusun oranı yüzde 6,5’ine dek geldiğini söyleyen Pfündel, “‘Almanya’da Müslüman Yaşamı 2020’ araştırmamızın bir parçası olarak, Almanya’daki Müslüman yaşamın çok çeşitli olduğu sonucuna vardık. Türk kökenli Müslümanlar, Müslüman halk arasında en büyük menşe grubu olmaya devam ediyor. Almanya, ancak birkaç yıl önceki gibi artık mutlak çoğunluk değil” diye konuştu.
KÖKENE VE İNANCA GÖRE FARKLILAR VAR
Müslüman toplumların özelliklerine de değinen Pfündel: “Çalışma için günlük dini uygulamaların çeşitli yönlerini topladık. Müslümanlar için çok farklı anlamları olduğu gösterilmiştir. Örneğin yüzde 39’u her gün ibadet ediyor. Ancak yaklaşık dörtte biri hiç ibadet etmiyor. Dini yiyecek ve içecek kurallarına uyanların oranı yüzde 70. Dini bayramların kutlanması da Müslümanlar için çok önemli. Burada kökene veya inanca göre farklılıklar vardır. Bir örnek vermek gerekirse: Kuzey Afrika’daki Müslümanların yüzde 85’i oruç tutarken, Güneydoğu Avrupa’dan gelen Müslümanların sadece yüzde 40’ı oruç tutuyor” dedi.
ENTEGRASYON SÜRECİ ABARTILIYOR
Dinin entegrasyon üzerindeki etkisine değinen Tanis kıyaslama yapabilmek için de Müslümanlarla Hristiyanları karşılaştırdıklarını söyledi. Karşılaştırma sonucuyla ilgili Tanis: “Neredeyse hiç fark yoktu. Çalışmanın kendisinde, örneğin Almanca bilgisi, eğitim nitelikleri veya Almanya’ya bağlanma gibi çeşitli göstergelere başvurduk. Verilerimiz, sosyal köken, Almanya’da kalış süresi veya göç tarihi gibi etkileyen faktörlerin entegrasyon için basit dini bağlılıktan daha yüksek bir açıklayıcı değere sahip olduğunu göstermektedir. Her şeyi açıklığa kavuşturacak olursak: Dini bağlılığın entegrasyon süreci üzerindeki etkisinin genellikle abartıldığı sonucuna varıyoruz” ifadelerini kullandı.
MÜSLÜMANLARIN 3’TE 2’Sİ ALMANLARLA TEMAS HALİNDE
Tanis, Müslümanların topluma sosyal katılımıyla ilgili de: “Sosyal içerme, entegrasyon sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu bağlamda, örneğin, menşe ülkeleriyle ilgili Alman dernek ve derneklerine üyelikleri ve ayrıca Alman kökenli kişilerle temas sıklığını sorduk. Bu iki göstergeye bakarsak, Müslümanların büyük çoğunluğunun Almanya’da oldukça iyi entegre olduğunu görürüz. Günlük temaslarla ilgili olarak, örneğin, tüm Müslümanların üçte ikisinin genellikle Alman kökenli insanlarla temas halinde olduğu görülebilir. Bu mahalleyi, aileyi ve aynı zamanda arkadaş çevresini de etkiler. Temas sıklığı işyerinde en yüksektir ve neredeyse yüzde 100’dür” şeklinde konuştu.