Gezi Operasyonlarının üstüne gelen Fransa’daki Sarı Yelek Hareketi Erdoğan için hem kullanılması gereken hem de tedbir alınması gereken çift taraflı bir durum.
MEDYABOLD/ANALİZ
Fransa’da devam eden sarı yelek eylemleri, Gezi Süreci’ne yönelik adli operasyonların başladığı döneme denk gelmesiyle Türkiye siyasetinin en önemli gündem maddesi oldu.
GELENEKSEL SEÇİM HAZIRLIK YÖNTEMİ
15 Temmuz’dan sonra haftalarca halkı sokaklara çağıran Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu sokakları kendisine dar etmekle tehdit etti. Gezi’ye yönelik gözaltı dalgasına tepki gösteren Kılıçdaroğlu’na ‘burası Fransa, Hollanda değil’ diye seslenen Erdoğan, seçim dönemleri yaklaşırken uygulanan kutuplaştırma ve kendi seçmenini konsolide etme yöntemini bir kez daha uyguluyor.
CHP ERDOĞAN SİYASETİNE HAPİS
Erdoğan’ın seçim dönemlerinde zirveye çıkan kutuplaştırıcı dilinin bir taktik olduğunu muhalefet de dile getirse de bu politikaya isteyerek veya istemeyerek uyum sağlıyor. Erdoğan’ın kutuplaştırıcı söylemlerine verilen her cevap, Erdoğan cephesinden daha kutuplaştırıcı söylemler olarak karşılık buluyor.
Başta ekonomik kriz olmak üzere, adaletin sıfırlanması, dış politikada yapılan yanlışlar, KHK’larla insanların ekmeklerinden edilmesi, yaygın tutuklamalar, AKP iktidarının gücünü zayıflattı. Bu nedenle, Erdoğan seçmenini diri tutmak için geniş halk kitlelerini de içine alacak kutuplaşma modelini tercih etti bu seçim öncesi.
Türkiye tarihinin en geniş kapsamlı protesto gösterisi olan Gezi’ye yönelik operasyonların 5 yıl sonra aniden alevlenmesi de bununla ilişkili görünüyor. Fransa’daki sarı yelek tartışmaları da önemli argümanlarından biri olacak gibi görünüyor.
HAVUZ MEDYASI YİNE KORO HALİNDE
Havuz medyası da koro halinde tartışmanın içerisinde. Bir yandan Gezi olaylarında Hizmet Hareketi’nin rolü olduğu iddia edilirken, diğer taraftan Fatih Portakal gibi Kemalist isimlere ise yargı sopası gösteriliyor.
KILIÇDAROĞLU SOKAĞA ÇAĞIRDI
Tartışma CHP lideri Kemal Kılıçdaoğlu’nun işçilere yönelik, “Eğer siz kendi haklarınıza sahip çıkmıyorsanız kimse vermez. İnsanlık tarihi hak arama mücadelesi tarihidir. Siz anayasanın sizlere tanıdığı hakka dahi sahip çıkmıyorsanız bir sorun var demektir. Bütün meydanların dolması gerekiyor. Kimse kusura bakmasın bütün bunlar karşısında işçiler sokağa çıkmıyorsa o işçiler, işçi değildir” sözleri ile daha da alevlendi.
Tayyip Erdoğan’ın cevabının tehdit dozu yüksekti: “15 Temmuz gecesinde tankların arasından kaçıp Bakırköy Belediyesine gitmiş olabilirsin ama bu defa kaçmaya fırsat bile bulamazsın, onu bil. Bay Kemal, kimseyi sokağa çıkartamayacaksınız. Burası Paris değil, burası Hollanda da değil. Sen eğer Gezi olaylarındaki gibi bir şeyler yapmaya tevessül edersen, o televizyon ekranında ne idüğü belirsiz, kendini bilmez, haddini bilmez birilerinin sokağa davet etmesiyle iş yapacağını zannediyorsan, bilesin ki bu millet 15 Temmuz’da FETÖ’cülere ve uşaklarına nasıl bu meydanları dar ettiyse, yine dar ederiz”
İÇİŞLERİ ARAŞTIRDI SARI YELEK TEHLİKESİ YOK
Erdoğan sokak hareketlerinden çekinen bir siyasetçi. Kendisi dışında kitleleri toparlayabilen kişileri tehdit olarak görüyor. Meydan konuşmalarının etkili ismi Selahattin Demirtaş’ın hedef olup tutuklanması biraz da bu sebeple.
Bu nedenle Erdoğan tartışmaları iç siyaset malzemesi yapsa da tedbiri elden bırakmıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’de “sarı yelek” tehlikesinin ve bir eylem hazırlığının olmadığına ve iddiaların sosyal medyanın bir köpürtmesi olduğuna yönelik bir raporu Erdoğan’a sundu. Anket çalışmaları da bu yönde sürekli tekrarlanıyor.